Bi kere bu yazı yazılamazdı böyle depremden 24 saat sonra çünkü yerle yeksan olmuş çoğu İstanbul semti (benimkisi de dahil), internete kavuşmak için aylarca, hatta yıllarca bekleyecekti. Zaten mağdur olan insanların internet gibi bir beklentisi de olmayacaktı. Ekmek, su, yağmacılara karşı güvenlik, yıkık binalardan kurtarılamayan yakınlar, etrafta kokmaya başlayan cesetler, ve yüzbinlerce ölünün ve milyona varan yaralının ekonomiye verdiği büyük zararın kaygıları, internetten mahrum kalmış insanların kaygılarının yanında zaten hiç olarak kalacaktı.
İstanbul’a yüzlerce kilometre uzaklıktaki bir yerde meydana gelen 1999 depremleri, Avcılar ve civarındaki semtlerde, çok fazla ölü ve yaralı bırakmıştı. 1999’dan sonraki Marmara depremlerinin 30 sene içinde (2029’a kadar) olma ihtimali %80’e yakın. 10 senedir Marmara Bölgesi’nin, tektonik hareketler bakımından çok sakin olması da 2029’a kadar kalan 20 senelik süre zarfında meydana gelebilecek depremlerin, çok değişik araştırma şirketlerince yapılan bilimsel araştırmalarla ortaya konduğu şekliyle tek bir seferde kırılacak iki fay hareketiyle 7.4 veya 7.6 şiddetinde meydana gelmesi bekleniyor. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki her 5 ya da 6 kişiden birinin yaşadığı İstanbul’un, en az 1999’daki kadar büyük, ama İstanbul’a o depremlerden çok daha yakın, iki deprem tarafından sarsılacağı anlamına geliyor. Yine de, çoğu zaman, gündemimizde erken kalkanların darbe yaptığı şekliyle aşağılanan bir Güney Amerika ülkesi olan Şili’yi dün vuran deprem, bu beklenen iki depremden, nispeten 400 defa daha kuvvetliydi. Hatta daha 1-2 ay evvel Haiti’de 300.000 kişiyi öldürüp ülkeyi tarih öncesi çağlara geri gönderen depremden 400-500 kat daha güçlü.
Şili’nın en kalabalık başkentine yakın bir yerde meydana gelen bu deprem, şu ana kadar 400 kişinin hayatını aldı. Tahminler, bu rakamın 1000’i aşmayacağı yönünde. Her ne kadar yoğun popülasyonun, depremin merkezine çok yakın olmadığı bir gerçek ise de, depremin devasa gücünün sadece 300-400 kişinin canını alabilmiş olması, Şili’nin, sandığımız kadar da gelişmemiş olmadığını gösteriyor. 1960’da yine Cumartesi günkü depremin olduğu noktaya yakın bir yerde gelen kaydedilmiş en büyük deprem olan 9.5’lık depremin ülkeye vermiş olduğu tahribattan sonra alınan sert kararlar ve bunların ciddiyetle uygulanması, bugünkü az zayiatın bir anlamda da açıklaması gibi. Kriz yönetiminin tüm safhaları, herhangi biri diğerine tercih edilmeden uygulandığında, tüm dünyayı tektonik dalgalarla aylarca sallamaya devam edecek bu kadar büyük bir depremin bile çok büyük zarar oluşturmadığına dikkatinizi çekmek isterim.
Read the rest of this entry »